ÖZÜNDEN BİHABER NESİL
Her
geçen gün biraz daha uzaklaşıyoruz özümüzden, belki de çok kısa bir süre sonra ‘Biz kimiz ?’
sorusunu soracağız kendimize, belki de kendi elimizle, dilimizle ‘biz’
kavramını yok edip ‘ben’ kavramını inşa edeceğiz bu bereketli topraklarda.
Her geçen gün hızla tarihimizden, dilimizden, dinimizden uzaklaşıyoruz ve bu uzaklaşmaları ‘benim ecdadım Osmanlı, dilim Türkçe dinim ise Din-i mübîn-i İslam’ diyerek yapıyoruz. Böyle bir milli ve dini duygularla büyüyen nesil, özünü kabul etmesine rağmen tuhaf bir şekilde ‘taklitçi bir nesle ve taklidi bir imana bürünerek özünden habersizce batılaşıyor. Hülasa emperyalist bir zihniyete merhaba diyor...
Her geçen gün hızla tarihimizden, dilimizden, dinimizden uzaklaşıyoruz ve bu uzaklaşmaları ‘benim ecdadım Osmanlı, dilim Türkçe dinim ise Din-i mübîn-i İslam’ diyerek yapıyoruz. Böyle bir milli ve dini duygularla büyüyen nesil, özünü kabul etmesine rağmen tuhaf bir şekilde ‘taklitçi bir nesle ve taklidi bir imana bürünerek özünden habersizce batılaşıyor. Hülasa emperyalist bir zihniyete merhaba diyor...
Her geçen gün yozlaşan nesil, bozulan toplum sonu bilinmez bir ahlaksız kuyuya doğru son sürat gidiyor ve gitmesine göz yumuluyor. Peki, kimler gidiyor ve kimler göz yumuyor (?) bu neslin gitmesine bu toplumun ecnebileşmesine, bu sorulara cevap vermek zor olmasa gerek tabi ki medya, tabi ki şöhret bulmuş ne idüğü belirsiz ünlüler!
Bu
yozlaşmaya hız kazandıran bilgili/bilgisiz herkesin özgürce kullanabildiği
‘internet’ birçok kez kendini gösterdi. Yeni nesil diye tabir ettiğimiz
ortaokul ve lise çağlarında ki gençler ise bu süreçte bilgisizce aktif rolü
üstlendi, yani taklidi benimsedi. Sanatçılar menfaatleri doğrultusunda her türlü
ahlaksızlığı mübah gösterdi, neşretti ve defalarca izlenebilen sosyal medyaya
taşıdı ve kendilerini İnkılapçı ‘erdemli toplumu oluşturan bireyler’ olarak lanse
edip, kendilerini böyle tanıttılar.
Soruyorum
şimdi hangi sanatçılar bizden ve hangileri bizim örfümüzü, dinimizi anlatıyor,
tarih, kültür, dil ve din benim kutsalımdır diyebiliyor. Bilakis medyanın
çıkardığı sözde sanatçılar, şairler, Hoca efendiler (!) dinden toplumdan
bihaber bir şeyler zırvalıyor
din adına toplum adına…
Ah ahmaklar! Dünyalıklarla boğulun ve bizi bize bırakın! Ey
Anadolu halkı, ey asra meydan okuyacak asımın nesli uyan artık, bak ecdadın tarihine,
bak peygamberine; bak ta kalk haydi, bak ta güç bulasın, bak ta derin uykudan kalkasın…
Şayet bakmasanız kalkamazsınız; bizden olmayanlara benzersiniz habersizce ve bu süreçte senden olana medeni, senden farklı olana ise irtica peşinde dersin özünü inkâr edercesine.
Ey davalı idealist gençler bu davranışları
tasdiklemeyin ve uyanık olun aklınıza gelsin daima milli şairimizin sözü: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça
yürekler, onu top sindiremez.”
Aklınıza gelsin daima Peygamber Efendimizin hadisi:
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”[1]
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”[1]
Yaklaşık 15 asır evvel
söylenmiş bu güzel söz hala güncelliğini korumakta ve bizlere o kudsî yolu göstermekte…
Ve yine gelsin daima aklınıza rabbimizin ayetleri:
“Asra yemin olsun, şüphesiz insanlar hüsrandadır ancak iman edip salih amel işleyenler ve sabrı ve hakkı tavsiye edenler bunlardan değildirler”[2]
Bizlerin düsturu böyle olmalı tefrikadan uzak, yeni hayırlı bir çığır açan ve iman edip salih amel işleyerek sabrı ve hakikati tavsiye eden… Bilakis dipsiz ahlaksız bir kuyuya düşeriz, cehennemin derekelerinde karşılığımızı alırız…
Bizler
bu asırda tarihte tatil yapmaktayız, ayetlerin gösterdiği bir şekilde yani
hüsrandayız ancak rabbimizin ve onun elçisinin yol gösterdiği şekilde kurtuluruz.
İşte böyle bir emir karşısında bize itaat düşer ve bu emri ‘emri bi’l Maruf nehyi ani’l-münker’
prensibiyle tebliğ ve irşad etmeliyiz.
Unutmayınız
ki! Hiçbir reçete okunsun diye yazılmaz, uygulansın diye yazılır.
Unutmayınız ki! Yarım asır firavunla aynı yastığa baş koyan Hz. Asiye’nin cennete gidebildiği, Hz. Nuh ile 950 sene beraber yaşayan aynı yastığa baş koyan karısının cehenneme gidebildiği dünyada imtihan oluyoruz…
Unutmayınız ki! Yarım asır firavunla aynı yastığa baş koyan Hz. Asiye’nin cennete gidebildiği, Hz. Nuh ile 950 sene beraber yaşayan aynı yastığa baş koyan karısının cehenneme gidebildiği dünyada imtihan oluyoruz…
Yolumuz uzun,
yükümüz ağır ancak ve ancak vahyin nuruyla hidayet bulup aydınlanırız…
SELAMETLE
FURKAN KIZILTAŞ
FURKAN KIZILTAŞ
Tebrik ederim. Toplumca icinde bulundugumuz bu gaflet cukurunu ve kurtulma metidlarini çok güzel ifade etmişsiniz. Yazilarinizin devamini bekliyorum..
YanıtlaSil